14 Temmuz 2008

Mütamadiyen Algida yiyiniz..!


Algida'nın son reklamını gördünüz mü? Eski Yeşilçam filmlerinden çıkan sahneler, replikler ve karakterler...


Eğlenceli mi ? Evet

Yeniden izlemek istiyor musunuz? Evet, tabii

Algida yiyin diyor mu? kesinlikle üstelik güldürerek kafamıza işliyor

Peki kampanyaları açık ve net mi? Hayır..hayır, hayır..sanırım Turkcell ile ortak bir kampanya bedava sms veya kontör falan veriyorlar. Şifreleri gönderirsen birşeylerin çekilişine katılabiliyorsun. (valla araba mı vardı, notebook mu emin değilim..???)


Sonuç benim zihnime kazınan ve beni gülümseten "mütamadiyen Algida yiyiniz" sloganı çok başarılı ama anlattıkları kampanyayı maalesef anlamadım, ikna olmadım, ilgilenemedim.. Özellikle yaz aylarında hergün Algida yiyen biri olarak bir sürü şifrem olacak muhtemelen ama ne yapacağımı ve niye yapacağımı çözemediğim için boşa gidecekler..(


Hep söylediğim gibi belki artık biraz yaşlıyım, belki benden daha gençlere veya öğrencilere yöneliktir bu reklam..Sonuçta reklamı haftasonu sadece 2 kez ekranda gördüm ve izledim. Sadece 2 kez izledikten sonra bu yazıyı yazıyorum, bu da dipnot olsun..!

11 Temmuz 2008

Eski, kasvetli ve ağır Vakıfbank değişiyor..!

Sıcakların bastırması, insanların tatil hayallerine dalması nedeni ile yaz aylarında pek dikkat çekici reklamlara rastlamıyorum. Uzun zamandır dikkatimi çeken ve bana birşeyler anlatan bir reklam görmedim diye düşünüyordum ki genç, güzel bir kadın ve bir erkeğin bizi meraklandıran kısa görüntülerine rastladım. Genç ve güzel arkadaşlarımızın biri sağdan, diğeri soldan bir kağıdı yırtarak açıyorlar, yırttıkları bölümde hoş bir sarı rengi görebiliyoruz ama ne olduğu belli değil..?

Reklamın devamını görene kadar bu sarı renk ile Vakıfbank'ı asla bağdaştırmamıştım. Aklıma Yellow Pages'in sarı rengi geldi, belki de algıda seçicilik yaptığım için :)


Vakıfbank'ın imajı benim için de herzaman eski, kasvetli, hareketsiz, teknolojiden uzak ve dedelerimizin tercih ettiği bir banka olarak kalmıştır. Yaptıkları değişimi ve yenilikçi yüzlerini kullanmak için "müşterilerimiz değişmemizi istedi" cümlesine sahip çıkmışlar, reklamda dans eden insanlar oldukça modern kıyafetler içinde, şubelerin hem içi hem de dışları çok modern bir yüze bürünüyor. Sadece yüzleri değil; masaları, tabelaları, bilgisayar ekranları ve hatta logoları bile değişiyor..


Kısacası Vakıfbank "biz artık değiştik. Artık eski ve yavaş sistemler kullanmıyoruz. Hem ofis donanımlarımızı hem de sistemlerimiz çağa ayak uyduracak" demeye getirmiş. Sarı renk ne çok fazla, ne çok az ama finalde Vakıfbank logosunun sarı rengi ile çok güzel bir bağlantı kurulmuş.


Reklamlarda gösterdikleri iddialı değişimi umarım tüm şubelerinde tamamlamışlardır. Eğer reklamda böyle yenilikçi ve modern bir banka ortamı gösteriliyorken şubeye gittiğinizde eski hali ile karşılaşmamız marka imajı için pek inandırıcı olmayacaktır!


Ben Vakıfbank müşterisi değilim, ama bu "değişim rüzgarları" aynı şekilde devam ederse ve gerçek hayatta da uygulanabilirse başarılı bir adım, doğru bir karar olacağından eminim.

10 Temmuz 2008

Günlüğü 400 euro olan şahane bir butik otel biliyorum !


Tatil zamanı geldi..Herkes gibi ben de masmavi bir koyda, sımsıcak güneşin altında uzanmak, dinlenmek, uyumak, kitap okumak istiyorum. Benim tatil anlayışım sakinlikten, huzurdan,sadelikten yana..Açıkçası kalabalıkları, hareketi, aksiyonu pek sevmiyorum. Gittiğim yerde vakit geçireceğim için otelin hoş ve şık ; hizmet kalitesinin yüksek olmasını bekliyorum. Yemeklerin çeşitliliği ve lezzeti de çok önemli tabii :)



Geçen sene Belek'de Gloria Otellerinden birine gitmiştim. Harika bir otel, çok konforlu geniş odalar, deniz manzaralı büyük bir balkon, her odanın ve villanın önünden geçen uçsuz bucaksız bir havuz, şahane bir sahil...Ama bu kadar şık ve lük bir otelde maalesef hizmet kalitesinden ve özellikle de yemeklerden hiç memnun kalmamıştım. Hele sabah kahvaltılarından nefret etmiştim. Yine de sessiz sakin bir çam ağacı bulup, altında uyuklamak ve birşeyler okumak eğlenceliydi. Her akşam üstü hafif bir yürüyüşten sonra fotografta gördüğünüz yerde Mojito veya Bacardi içmek de öyle.

Bu sene Çeşme'ye gitmek istiyorum ve benzer bir araştırma içine girdim. Güzel ve şık bir otel, lezzetli yemekler, kaliteli servis, güzel bir plaj arıyorum hepsi bu !

Çeşme'nin en güzel otellerinden aldığım fiyatlar gözlerimi yerinden çıkardı desem yeridir..Sheraton Otel 1 gece için double oda yarım pansiyon 670 YTL istiyor. Süzer Sun Dream otel herşey dahil 380 YTL..Bu durumda 6 gece konaklama yapmak isterseniz kişibaşı 2,000 YTL'yi gözden çıkarmanız gerekiyor ki buna ekstra harcamalarınız, transfer ücretleriniz dahil değil..

Ve işin daha da ilginci : Oteller dolu !!! Ve ben çok iyi biliyorum ki ülkemizde bundan çok daha pahalı oteller var. Geceliği 400 euro olan bir butik otelden mailler alıyorum.

Sonuç olarak, tatil yapmak pahalı. Hele 3-4 kişilik bir aileyseniz bütçe oldukça kabarık çıkıyor. Doğal olarak elimizdeki imkanlara göre seçim yapacağız, bütçemize uygun güzel yerler bulacağız. Eminim çok pahalı olmayan ama müşterilerini mutlu eden yerler de vardır !

8 Temmuz 2008

Yıldızların Altında Sinema Keyfi..!


Sıcak bir havada şık bir havuz kenarında sıralanmış rahat şezlongların, minderlerin üzerinde esen rüzgarın serinliği ile tepenizde yıldızlar kayarken sinema seyretmek..Hatta ilerleyen saatlerde üşüyerek dağıtılan battaniyeleri üstünüze çekerek sarınmak.. Soğuk bir bira eşiliğinde haşlanmış veya patlamış mısırınızı yemek..


Bütün bunları Kozyatağı'ndaki Trio'da yaşayabilirsiniz. Gerçekten çok romantik, çok keyifli ve huzurlu bir ortam hazırlamışlar misafirlerine..Bana çocukluğumda Beşiktaş'da gittiğim açıkhava sinemalarını hatırlattı. Tabii o zamanlar böyle rahat şezlonglar, minderler falan yoktu. Bildiğiniz tahta sandalyelerde dip dipe oturulur, çekirdek yenirdi en fazla..


Açıkhava sinemasında gösterilen filmlerin biraz daha özenle seçilmesi buraya ilginin ve beğeninin artmasını sağlayacaktır. Vizyondaki popüler filmler yerine biraz daha izlenmeye ve hatırlanmaya değer filmler olursa ve hatta "özel gösterimler" yapılırsa sinemadan çıkan herkesin zihninde unutulmaz bir anı olarak kalabilir.


Trio yetkililerinden burada sinemanın en güzel örneklerini "özel gösterim" adı altında göstermelerini öneriyorum. Boşverin vizyon filmlerini, "Casablanca" veya "İyi,Kötü ve Çirkin"i gösterin.."Yurttaş Kane" ya da "Kwai Köprüsü" de olabilir, "Alkatraz Kuşçusu" da.."Ben Hur" veya "Spartacus" gibi görkemli filmler..Sadece kaçıranlar için değil tekrar tekrar izleyebilecek olanlar için.


Yine de iyi bir arkadaşınızla, eşinizle veya sevgilinizle güzel bir akşam geçirmek ve yakınlaşmak(!) istiyorsanız mutlaka gidin, eğlenin, keyfini çıkarın..

2 Temmuz 2008

İçim kara, dışım kara..Kraliçenin Soytarısı bile zor güldürür aslında beni !


Zaten son bir haftada yaşadığımız üzücü olayların etkisi ile oldukça yorgun, gergin ve karamsarım. Bir de bunun üstüne ülkemizde yaşanan tuhaf olaylar eklenince iyice umutsuz ve depresif olduğumu söylemem lazım..İçimden hiçbirşey yazmak gelmiyor. Gelecek güzel günlerden emin değilim, herşey daha kötüye gidiyor gibi...

Neyse sizlerin de canını sıkmak istemem ben fazlası ile kara kara düşünüyorum zaten. İngiliz tarihine devam ediyorum, daha önce bahsettiğim Boleyn Kızı'ndan sonra nihayet dün akşam başladığım Kraliçenin Soytarısı adlı kitap da oldukça sürükleyici çıktı. Dün akşam iki saat içinde 150 sayfasını bir solukta okudum. Kral Henry VIII'nin çocuklarının taht kavgalarını anlatan, beni iç sıkıntılarımdan, huzursuzluklarımdan bir süreliğine de olsa uzaklaştıran bir kitap..

Sürükleyici bir tarihi roman okumak isterseniz ; içinde aşk, entrika,macera dolu olan bu kitabı da alın derim..

Bazen şükrediyorum iyi ki okumayı biliyorum, iyi ki okunacak güzel kitaplar, dergiler, gazeteler var..yoksa zaman nasıl geçerdi?

1 Temmuz 2008

Jem Bey'i pek sevmedim !


Türk Telekom reklamlarını hep ilgi çekici ve izlenir bulmuşumdur. Üstelik "ikna edici" olduklarını da gördüm. Çevremdeki duyarlı birkaç kişinin - bunlardan biri de benim annem- "Evde ev telefonu, işte iş telefonu ile konuşulur" cümlesini sevdiklerini ve bu uyarıyı dinleyerek evden veya işten cep telefonu ile arama yapmadıklarına şahit oldum. Hele Turkcell'in selocanlarına karşı yaptıkları "çocuk işte ne anlar telefondan"konulu filmleri çok hoşuma gitmişti.


Cem Yılmaz ne söylerse söylesin kendisini izlettiren bir komedyen. Bundan önce yaptığı tüm reklam filmleri herkesin hala aklında hatta dilinde..Ama ben Jem Beyli çizgi film karakterlerini pek sevemedim. Reklamlarda anlatılmak istenenler o kadar uzun ki, uzun uzun cümleleri dinlerken görüntüyü kaçırmamak için odaklanmanız gerekiyor. Gerçek Cem Yılmaz görüntüsünün yaratacağı etki maalesef çizgi karakterlerde aynı ölçüde olmuyor. İzlerken Cem Yılmaz'ın komikliklerini kaçırmak istemediğim için dış sesin anlattıklarını anlamak pek kolay değil. Dış ses ile görüntü arasında kopukluk olduğu için ilgi ister istemez çizgi karakterlerde yoğunlaşıyor.


Bence bundan sonra Cem Yılmaz'ın kendisini canlı kanlı olarak ekranlarda görmeye devam edelim. Hem esprileri daha komik oluyor, hem ne söylediğine daha çok dikkat ediliyor. Çok masraf yapıldığına emin olduğum bu çizgi filmler için söyleyeceğim "belki iyi bir fikir, farklı olsun istenmiş ama çıkan sonuç o kadar da iyi değil maalesef.."