7 Kasım 2008

ISSIZ ADAM hepsi senin yüzünden!

Bugün sevgili arkadaşım Şebnem'le yaptığımız Starbucks keyfinden sonra (aylak ve işsiz bir günümü daha fırsat bilerek) yine sinemaya gittim... Günümüzden, bizden, doğal ve hepimizin yaşayabileceği bir aşk hikayesi Issız Adam. Babam ve Oğlum'un senaristi-yönetmeni Çağan Irmak, o zamandan beri takibimdedir. Yaptığı diğer filmleri ve dizileri de hep takip ettim . Yeni filminin de konusuna bile bakmadan gittim hemen..

Oyuncular genç ve taptaze desem..her ikisi de çok sevimliler, çok doğallar ve iyi ki de bu filmde bu rolleri onlar kapmış :) Eminim ikisini de daha çok göreceğiz, Türk sinemasında önemli isimler olacaklarını umarım. Sonu maalesef ayrılıkla biten bir aşk hikayesinde kendinizden çok şey bulabilirsiniz. Özellikle filmin en başından itibaren çalan 45'liklere bayıldım. Nil Burak ve Hümeyra'nın 1980'li yıllardaki pikapları filme o kadar güzel eşlik ediyor ki duygulanmamanız mümkün değil.

Kısacası ister tek başınıza, isterseniz sevdiğinizle romantik ve duygusal bir hikaye dinlemek isterseniz bu filme gidin..hatta gidin işte, seveceksiniz!

4 Kasım 2008

Üç Maymun'u oynamak...!

Dilimizde böyle bir deyim var.."Üç Maymunu oynamak" diye..yani "görmedim" "duymadım" ve "söylemedim". Aslında çok iyi bildiğimiz, gözümüzle gördüğümüz bir gerçeğin dile getirilmeyişini anlatan güzel bir deyim. Bugün gittiğim filmi bu kadar iyi ve kısaca anlatan bir isim olamazmış gerçekten..

Gittiğim filmin adı Üç Maymun..Nuri Bilge Ceylan'ın Cannes'da en iyi yönetmen ödülünü kazandıran film. Gerçekten "sıkıcı" olabilecek bir hikaye ve yavaş, sessiz ve sakin sahneler..filmin ilk birkaç sahnesinde filmden çok sıkılacağımı ve ilk yarısından sonra çıkmaya önyargılı olarak karar vermiştim. Dakikalar ilerledikçe oyuncuların sahicilikleri, bu kadar sıradan bir hikayenin böyle sıkmadan işlenmesi beni filme bağladı :)

Hatice Aslan ve Yavuz Bingöl gerçekten harikaydılar..bu evli çiftin genç oğullarını canlandıran Ahmer Rıfat Şungar'ın da hakkını yemeyelim. oyunculukları o kadar sahiciydi ki kendimi bir başkasının evinin içini gizlice gözetliyormuşum gibi geldi. Film çok az mekanda ve en fazla 4 kişinin etrafında dönmesine rağmen çok sürükleyiciydi. Bu filmin "en iyi yönetmen" ödülü almasına şaşırmamalı..görüntüler, akıcılık, filmin baştan sona gidişatı çok güzel kurgulanmıştı. Ha bir de Hatice Aslan'ın oldukça cüretkar ve cesaretli sahneleri olduğunu da hatırlatırım :)

Tebrikler Üç Maymun ekibi..bana kalsa Hatice Aslan ve Yavuz Bingöl'ün Altın Portakal'da ödül almaları şaşırtıcı olmazmış! ödül alamamalarının neden bu kadar gündeme getirildiğini ise şimdi anlıyorum.

Hayat..bizi neden yoruyorsun?

sevgili okuyucular(ım)

Yellow Pages'den ayrıldım..yeni ufuklar, yeni heyecanlar peşinde koşmak için:)

Kasım 2007'de başlamıştım burada çalışmaya. geçen 1 yıl içinde neler yaşadık, neler gördük, ne kadar güldük, ne kadar şaşırdık..? ilginç bir deneyim olduğunu söylemeliyim.

yeni bir işe başlayana kadar geçen bu sürede bol bol gezmeyi, ailemle vakit geçirmeyi, sinemaya gitmeyi, yürüyüş yapmayı ve arkadaşlarımla keyifli öğlen yemekleri yemeyi planlıyorum..umarım, herşey beklediğimizden daha güzel olur!


31 Ekim 2008

Türk filmlerine ihmal etmeyin..)











Son zamanlarda oldukça iddialı ve iyi oyuncuların yer aldığı Türk filmleri vizyona girmeye başladı. Etrafımda ne zaman sinemaya gitmek konuşulsa maalesef nedense herkesin tercihi klasik yabancı filmlerden yana oluyor..aynı veya benzer kahramanlık-savaş-aşk hikayelerinin anlatıldığı Amerikan filmlerine gitmeye doyamıyoruz ama sıra bizim kendi yönetmenlerimize, kendi hikayelerimize gelince kimse ilgi göstermiyor. Arkadaşlarımla sinema seçimi konusunda kesinlikle pek anlaşamıyorum. Çünkü ben popüler ve gereğinden fazla şişirilmiş şeylere karşı biraz mesafeliyimdir..bunların yerine sevdiğim ve beğendiğim Türk yönetmenlerini, Türk oyuncularını takip ediyorum.

Yani söylemek istediğim bizim hikayelerimizi izlemekten ve yapılan çalışmaları desteklemekten yanayım. Biliyorsunuz Üç Maymun filmi Cannes'da ödül aldı. Hangimiz merak ettik ve bu filme gidilmesi gerektiğini düşündük? Peki ya Altın Portakal'da Nurgül Yeşilçay'a ödül kazandıran Vicdan filmini, şimdiye kadar hiç bilmediğimiz tarihi bir gerçeği anlatan Devrim Arabaları'nı, Altın Portakal'da en iyi film ödülünü kazanan Pazar-Bir Ticaret Masalı filmini..Şu anda tüm medyanın da katkısı ile ilgi odağı olan Mustafa filmi de var elbet..

Bu filmlere de ilgi gösterin arkadaşlar..inanın içlerinde gerçekten çok başarılı işler yapan, çok iyi oyunculuklar, iyi müzikler, iyi bir senaryo mutlaka bulacaksınız..Bir filmin güzel olması için çok fazla gürültüye, çok paraya, çok reklama, çok ünlü oyunculara hiç gerek olmadığını anlayacaksınız!

30 Ekim 2008

Sabiha Bengütaş'ı tanıyor musunuz..?


Dün akşam televizyonda gördüğüm bir reklamda Atatürk'ün 1923 yılında söylediği şu sözü gördüm: "Dünyada medeni olmak, ilerlemek ve olgunlaşmak isteyen herhangi bir millet mutlaka heykel yapacak ve heykeltraş yetiştirecektir. Abidelerin şuraya buraya tarihi hatıralar olarak dikilmesinin dine aykırı olduğunu iddia edenler, din hükümlerini gereği gibi araştırıp incelememiş olanlardır."

Bu sözden sonra da ilk Türk kadın heykeltraşın Sabiha Bengütaş olduğu söyleniyordu. İşte o zaman aklıma geldi. Biz ne kadar az şey biliyoruz, ne kadar çok şey kaçırıyoruz..
Gördüğüm reklam Anadolu Hayat Emeklilik'e aitti. Böyle özel bir günde yaptıkları bu anlamlı çalışma için tüm emeği geçenlere, bu fikre sahip çıkanlara çok teşekkürler..

Sayelerinde merakım depreşti bir araştırma yaptım, internetteki diğer sitelerden alıntı yaparak sizlere Cumhuriyet kadınlarını tanıştırmak istiyorum. Belki içimizden biri de başka bir "ilk" olma ünvanını yakalar, ne de olsa daha yapılacak çok şey, aşılacak çok engel var..!

İlk alfabenin yazarı: Melahat Uğurkan
İlk avukat: Süreyya Ağaoğlu
İlk bakan: Prof. Dr. Türkan Akyol
İlk başbakan: Prof. Dr. Tansu Çiller
İlk belediye başkanı: Müfide İlhan
İlk büyükelçi: Filiz Dinçmen
İlk Danıştay Başkanı: Füruzan İkincioğulları
İlk Danıştay üyesi: Şükran Esmerer
İlk diş hekimi: Ferdane Bozdoğan Erberk
ilk doktor: Safiye Ali
İlk dünya güzeli: Keriman Halis
İlk eczacı: Rukiye Kanat Arran
İlk emniyet müdürü: Feriha Sanerk
İlk hakim: Suat Berk
İlk hazine genel müdürü: Aysel Gönül Öymen
İlk hemşire: Esma Deniz
İlk hesap uzmanı: Müşerref Çallılar ve Güzide Amark
İlk heykeltıraş: Sabiha Bengütaş
İlk hukukçu: Beraat Zeki Üngör
İlk jet pilotu: Leman Altınçekiç
İlk karakol amiri: Nevlan Kulak
İlk kaymakam: Özlem Bozkurt
İlk kimyacı: Remziye Hisar
ilk makinist: Seher Aytaç
İlk milli eğitim müdürü: Güler Karakülah
İlk milli maç hakemi: Lale Orta
İlk muhtar: Gül Esin
İlk müzeci: Seniha Sami
İlk opera sanatçısı: Semiha Berksoy
İlk orman mühendisi: Binnaz Zehra Sert
İlk otomobil yarışçısı: Samiye Morkaya
İlk petrol mühendisi: Halide Ural Türktan
İlk pilot: Sabiha Gökçen
ilk polis memuru: Betül Diker
İlk profesör: Dr. Fazıla Şevket Giz
İlk radyo spikeri: Emel Gazimihal
İlk savcı: Tüzünkan Koçhisaroğlu
İlk sayıştay üyesi: Fehrunisa Etmen
İlk senatör ve elçi: Adile Ayda
İlk sendika başkanı: Dervişe Koç
ilk subay: Ülkü Sema Toksöz
İlk TBMM başvekili: Neriman Neftçi
İlk Türkiye güzeli: Feriha Tevfik
İlk TV spikeri: Nuran Devres
İlk vali: Lale Aytaman
İlk veteriner: Sabire Aydemir
İlk yargıtay üyesi: Melahat Ruacan
İlk yüksek mahkemesi başkanı: Firdevs Menteşe
ilk yüksek mimar: Münevver Gözeler
İlk yüksek mühendis: Sabiha Ecebilge
Cumhuriyet tarihinde ilk kez sahneye çıkan kadın sanatçı Bedia Muvahhit..




28 Ekim 2008

Bayramınız Kutlu Olsun..!

Güzel ülkemin güzel topraklarında daha aydınlık günlerde ve daha modern bir dünyada temiz ve güzel yürekli insanlar ile huzur ve barış içinde yaşamak dileği ile..nice seneler !
Mustafa Kemal Atatürk'ün yıllar önce dediği gibi "Hedefe yalnız çocukları yetiştirmekle ulaşamayız. Çocuklar geleceğindir... Fakat geleceği yapacak olan bu çocukları yetiştirecek analar, babalar, kardeşler hepsi şimdiden az çok aydınlatılmalıdır ki yetiştirecekleri çocukları bu millete ve memlekete hizmet edebilecek, yararlı olabilecek şekilde yetiştirsinler."

Yine Atatürk'den; "Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır."

1923 yılında söylediği şu sözlere bakın;
"Bizi yanlış yola sevkeden soysuzlar bilirsiniz ki, çok kere din perdesine bürünmüşler, sâf ve temiz halkımızı hep din kuralları sözleriyle aldata gelmişlerdir. Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz... Görürsünüz ki milleti mahveden, esir eden, harabeden fenalıklar hep din örtüsü altındaki küfür ve kötülükten gelmiştir."

Bundan neredeyse 100 yıl önce söylenen bu sözler nasıl bir öngörünün, nasıl bir vizyonun, nasıl bir zekanın ürünüdür artık siz karar verin..

Killing me softly..!

Hafif bir gerilim havası, sonunda ise sürpriz bir final..bugün bahsedeceğim filmin orjinal adı "Killing Me Softly" yani "beni yavaş yavaş öldür" gibi birşey..Londra'da geçen bu İngiliz filmi 2002'de çekilmiş belki sinemalarda gösterilmiştir ama ben hatırlamıyorum. Soğuk bir kış günü tesadüfen tanışan Alice ve Adam'ın hikayesi..

Başrollerinde isimlerini şimdi hatırlayamadığın ama simalarını mutlaka hatırlayacağınız 2 kadın oyuncu ile yine adını bilmediğim ama görür görmez tanıdığım yakışıklı bir aktör oynuyor. The Tudors dizisini seyredenler varsa oradaki yakışıklı Suffolk Dükü (Henry'nin kızkardeşinin kocası aynı zamanda) bu filmde başrolde oynuyor.


Filmde arızalı bir aşk ilişkisinin yarattığı şüpheler ve bu şüphelerin yol açtığı tehlikeli ilişkiler konu edilmiş. En baştan itibaren her an biri ölecekmiş gibi bekliyorsunuz ama sonunda sürpriz bir final var, onu da söylemeyeyim artık:-)

DVD'si varsa soğuk bir kış akşamında izlemek için ideal..Digiturk varsa bu sıralar Moviemax'de gösteriliyor..

Cumhuriyetimize Nice Seneler..!

Merhabalar..maalesef benim de sizler gibi "sürpriz" olarak öğrendiğim bir şekilde blog sayfaları bir süreliğine nedensiz ve gerekçesiz kapatılmıştı. Öğrendiğim kadarı ile Lig TV'nin açtığı bir dava nedeni ile problem yaratan blog değil tüm blogların kapatılması gibi adil(!) bir karar verilmiş. Pazar akşamı blog sayfalarımı düzenlemek için girmek istediğimde "Diyarbakır 1.Sulh ve Ceza Mahkemesi tarafından yasaklanmıştır" mesajını gördüğümde ne kadar şaşırdığımı tahmin edin..)

Sonuç olarak bu haksız uygulamanın kısa sürede çözülmesine memnun kaldık ama tekrarlanmamasını dilemekten başka elimizden birşey gelmiyor..



Bu vesile ile Cumhuriyetimizin 85.yılı kutlu olsun!


Akıllı, sağduyulu, hoşgörülü, temiz kalpli, dürüst, namuslu, zihni ve vizyonu açık, çalışkan ve gururlu Türk milleti ile nice senelere..Mustafa Kemal Atatürk sayesinde geldiğimiz bu günlerin değerini bilerek, kendimize modern dünyayı örnek alarak sonsuza kadar ayakta kalmasını tüm kalbimle diliyorum.


Biz göremeyeceğiz ama torunlarımız Cumhuriyetimizin 185.yıl kutlamalarına huzurla ve gururla katılacaklardır...

22 Ekim 2008

Bugün hayal kurmak istiyorum!


Bugün yazı yazmak istemiyorum nedense...birkaç farklı konuda denedim ama devamını getiremedim. İzninizle ve müsaadenizle bugün yazı yazmayacağım..fotoğrafta gördüğünüz o ağacın altında sohbet edenlerden biri olduğumu ve akşam olduğunda diğer fotoğrafta gördüğünüz evime gideceğimi hayal edeceğim:)))

Not1: Bu arada insanın kendi kendinin patronu olması müthiş birşey..canınız istemiyor ve sırf bu nedenle yapmanız gereken bir işi yapmıyorsunuz. Yani eğer ben başka bir yerde ücret karşılığı yazıyor olsaydım ne yapar ne eder canım istemese bile bir yazı döktürürdüm muhakkak. Hergün birşeyler yazmak, hele hele belli bir uzunlukta olmasını düşünmek gerçekten zor olsa gerek!

sevgiler...

21 Ekim 2008

Portakal ağacı meyvelerini verdi..!

İşim gereği her türlü organizasyona ilgi duyuyorum. Günün birinde festival ve benzeri organizasyonların birinin içinde olmayı çok isterim. Bu işi iyi yaptığımı düşünürsek hem kendimi göstermek hem de böyle bir tecrübe yaşamak için gönüllü bile olabilirim.

Neyse konumuz bu değil elbette..Altın Portakal'dan bahsedeceğim. Herşeyden önce ülkemizde yıllardır varolan bu organizasyonu ilk olarak hayata geçiren ve günümüze kadar ısrarla gelmesini sağlayan herkese çok teşekkürler. Ülkemizde maalesef bu tür ödüller pek uzun soluklu olmuyor ya da verilmiyor. Ne olursa olsun, kim olursa olsun belli sanat dallarındaki insanların bu şekilde motive edilmesi ve bu heyecanı yaşayabilmeleri gerçekten takdire değer..

Tüm dünyada ses çıkaran Oscar, Emmy, Golden Globe, Cannes gibi ödüllerden sonra ülkemizde de sinema, tiyatro ve müzik gibi alanlarda başarılı olmuş insanların ödüllendirildiği festivallerin düzenlenmesi kültür dünyamız için çok ciddi bir adım. Umarım, Altın Portakal da yıllar boyunca her yıl daha güzel ve daha başarılı bir biçimde devam eder.

Kim ne derse desin Türkiye'de Altın Portakal ödülü almak önemlidir. Türkiye'nin kalbi orada atmasa da herkes merak eder, aday olmak da ödülü almak kadar heyecan verici olmalı. Festivalde filmlerinizin gösterilmesi, ülkenin önde gelen yönetmenleri ve oyuncularının bir arada olması kulağa hoş geliyor..

Her yıl her festivalde olduğu gibi mutlaka jüri dedikoduları çıkar, jüri eleştirilir..Jüri olmak zor iştir aslında. Eğer objektif kalabiliyorsan ve oyuncuların kara kaşlarına kara gözlerine oy vermiyorsanız yani sonuçta içiniz rahatsa keyifli bir iştir de aslında. Eleştirilere karşı kararınızın arkasında durabiliyorsanız hiç problem değil jüri olmak.

Son zamanlarda en iyi kadın oyuncu ödüllerini alan oyuncuları aklımdan geçiriyorum; Hande Ataizi, Vildan Atasever, Özgü Namal, Saadet Işıl Aksoy ve Nurgül Yeşilçay. Hepsi genç hepsi sanki(!) sıra ile ödüllerini alıp geçiyorlar kenara..Bu sene Nurgül Yeşilçay'ın ödülü alacağı çok belliydi. O kadar çok laf edip, o kadar çok almak istediğini söyledi ki eminim jüridekiler çaresiz kalmışlardır.

Nurgül Yeşilçay'ın iyi bir oyuncu olduğuna inanıyorum.Geçen sene aday olduğu Yaşamın Kıyısında filmini gerçekten beğenmiştim. Belalı Baldız dizisinde de çok eğlenceli idi. Aldığı ödülü hak ettiğine de inanıyorum. Ama ödülü aldığında "bu muymuş" demesi gerçekten bu kadar çok istediği ve hayalini kurduğu şeyin tadını kaçırmadı mı? Keşke bu ödül hakkında çok ve boş konuşmasaydı da şimdi aldığı ödülün tadını tam olarak çıkarsaydı. Geçen senelerde "yerim portakalını" diye sözüm ona dalga geçersen, sonra da bu ödülü almak için neredeyse yalvarır duruma gelirsen aldığın ödülden çok işte maalesef bunlar konuşulur:-)

Böyle büyük bir festivali organize etmenin ne demek olduğunu tahmin edebiliyorum. Mutlaka eksikleri ya da hataları vardır. Ne olursa olsun emeği geçen herkesi kutlamak lazım, herkesin eline sağlık!

Bu arada bize de düşen şu; Altın Portakal'da ödül alan ya da aday olan filmleri izlemek ve bu ödülün değerini herkesin gözünde artırmak !!!